17 Mayıs 2010 Pazartesi

YÜZ YÜZE : Milian & Volonte


FACCIA A FACCIA

"Her insan yaşamak için bir tarih yaratır...

ve her insan tarihte kendine bir yer seçer..."

Öğrencilerine verdiği son tarih dersini bu cümlelerle kapatan Profesör Fletcher (Gian Maria Volonte) İç Savaşın bitmesiyle beraber yeni bir hayata başlamak ve tüberküloz problemlini yenmek için Texas'a yerleşmeye karar verir.


Akademik kariyerinde hiç bir zaman yükselmek için hırslı davranmamış ve meslektaşlarıncada önemsenmeyen bu silik karakterin yolu vahşi batıda kanunsuz Bennet(Tomas Milian) ile kesişir. Tüm adamları kanun koruyucular tarafından yakalanmış veya öldürülmüş olan bu kanunsuz adamın en büyük isteği kısa bir zaman içerisinde yeni bir çete oluşturmak ve hayatına kaldığı yerden kanunsuz bir şekilde devam etmektir.


Koşulların zorlamasıyla başlayan bu birliktelik zamanla erkekler arası terkedilmez bir dostluk haline dönüşür.
Kanunsuz bir dünyada sahip olduğu bilgi birikimi ve zekasıyla büyük işlere imza atacığını anlayan profesör ile bu adamdan hayat üzerine dersler alan Bennet'in karakterleri birbirlerinden etkilenmeye başlar.

Zaman içerisinde her iki karakterde birbirinin tersi bir yönde gelişmeye başlamıştır.
Ancak hırslı her insan için "hayatta bir şeyler olabilme" ihtimalinin olduğu bu ülkenin diğer yüzü iki arkadaş içinde kötümser bir kaderin ağlarını örmeye başlamıştır.


Bennet'in iç güdüleri sayesinde hayatta kaldığı Vahşi Batı eski kanunsuz ama mert günlerini geride bırakmış ve kanun yoluyla arkadaş bildiği insanların katliam yaparak sorunları halletme yöntemlerini kabul edilebilir bir düzen öğesi olarak gören bir sistemin esiri olmuştur. Bu yeni düzen içerisinde zekasıyla küçük bir ordu oluşturup tüm sermaye sahiplerinin korkulu rüyası haline gelebilecek eski dost Fletcher, her ne olursa olsun yokedilmesi gereken büyük bir düşmandır.

İki eski dost ortak düşmanları pinkerton ajanı Siringo'nun(William Berger) eski batının kanun tarafındaki tek adamı olarak karşılarına çıktığı gün geçmişleri ve gelecekleriyle yüz yüze gelirler...



Sistem Eleştirisi:

Blogumuzda spaghettiler üzerine Türkçe bir bilgi birikimi oluşturmayı hedeflemekle beraber bu yazıların tarihin ilerleyen dönemlerinde kendi dilimizde yazılmış bir metin olarak külliyata geçmesi en büyük dileğimiz. Bu noktaya ulaşmak isterkende kişisel bir seçim olarak şu ana kadar çekilmiş tüm spaghettileri tek tek ele almaktansa dünyadaki her sinema tarzında olduğu gibi birbirinin tekrarı olan eserleri es geçmeye ve bunlar arasında ilk veya getirdikleri yeniliklerle ilk olmaya aday olmuş ancak zamanla unutulan filmleri öncelikli olarak ele almaya çalışıyoruz.

Faccia A Faccia bu açıdan spaghettilerin kendi kurallarının oluşumunu tamamlamak üzere olduğu bir dönemde eğlencelik öğeler yerine politika, insan doğası üzerine eleştirel bir yaklaşım ve depresif öğeleri bir araya getirmeye çalışan ilk çalışmalardan birisi. Depresif yönüyle Great Silence gibi büyük bir kilometre taşı olamasada getirdiği sistem eleştirisi ve sürpriz finaliyle Spaghettiler içerisinde ayrıksı bir noktada tutulabilecek kadar önemli.


Kara Gerçekçilik:

Sergio Sollima'nın blogumuzda ilk olarak ele aldığımız Run Man Run ile tamamlanan üçlemesinin ikinci ayağı olan Faccia A Faccia, yönetmenin kendi kara sinema anlayışına daha yakın olan ancak bir spaghetti westernin alışılageldik pek çok öğesini daha durağan bir tempoyu tercih etmesiyle es geçtiği bir çalışmadır.

Burada hedef alınmış ana nokta Amerikan sisteminin "iti ite kırdırma" politikası üzerine kuruludur.
İnsanın hayattaki seçimlerinin, karakterinin değişiminin, iyi ve kötü olmanın insanın doğasındaki bencillik üzerine şekillendiği hakkında vermek istediği mesajları elinden geldiğince inandırıcı bir anlatımla sunmaya çalışan Sollima, bazı gereksiz sahnelerle bu eleştirel yaklaşımının güç kaybetmesine yol açmıştır.

Kanun ve kanunsuzluk arasındaki süregelen bilindik savaşın içerisine bir bilim insanın büyük değişimini yedirebilmek ne kadar ustacaysa, bir kanunsuzun tekrar özgürlüğe kavuşabilmek için kanunun yanında yer alması ancak bu değişimi vahşi doğasının ölçüleri içerisinde kendine göre yontmasıda aynı derece gerçekçi bir öğe. Nitekim filmin sürpriz finalinide spaghetti usulü büyük bir kan revan gösterisi yerine öz ama akılda kalıcı ölümlerle vermek yönetmenin spaghettilere göre vasat, bağımsız olarak incelemeye değer bir çalışmaya imza atmış olduğunu gösteriyor.


Büyük Jübile:

Filmin en büyük sürprizi ise kuşkusuz Spaghetti Westernlerin gelmiş geçmiş en büyük racon sahibi kötü adam karakteri
El Indio ile başlayan western kariyerini kötü veya kötü iyi adam rolleriyle sürdürmektense Profesör Fletcher'e geçişiyle büyük bir sürpriz yaratan Gian Maria Volonte. Daha önce blogumuzda A Bullet For General'daki El Chucho karakteriylede yer verdiğimiz büyük oyuncu, spaghetti westernlerdeki jübilesini büyük bir dönüşümle tamamlıyor.

Burada dikkati çeken en önemli unsur filmin ilk yarısında kendini bilime adamış, hayata karşı hiçbir hırsı olmayan, tüberküloz hastası ve nerdeyse silik bir karakterin kendini kanunsuzluk içerisinde yepyeni bir çizgiye taşıyarak büyük bir suç beyni haline gelişini yansıtabilmesi. 1993 yılında kaybettiğimiz bu büyük oyuncuyu bu vesileyle tekrar saygıyla anıyorum.


Tomas Milian konusunda ise bu karakter farklılığının sonraki çalışmaları ile değerlendirilmesi gerekmektedir. Sollima'nın üçlemesiyle bir star haline gelen Milian'ın onlarca tatlı ve başına buyruk serseri karakteri arasında, bir B karakter olarak (eğlendirici unsuru hiçbir zaman azalmamak kaydıyla) zengin bir portföy oluşturmuş ama aslında birbiriyle aynı kulvarda ilerleyen karakterleri yaratmıştır. Bu sebeple Faccia A Faccia'da ki Milian performansının diğer alışılageldik Milian karakterleri içerisinde farklılık açısından Four of Apocalypse'de ki
Chaco ile eşdeğer olduğu düşünülebilir.


Faccia A Faccia'nın müzikleri Ennio Morricone'nin westernlere getirdiği değişik tatların yanısıra kendi müzikal birikimlerindede yeni tatlara ulaşmaya çalıştığı bir döneme denk gelmiştir. Ortaya çıkan eserler Leone'nin Dolar Üçlemesi'ndeki kadar güçlü değildir. Morricone'nin Sergio Corbucci ile beraber ortaya çıkacak Il Grande Silenzio ve Vamos A Matar Companeros gibi mükemmel çalışmalara bir geçiş sürecinde kilise orgu ve vurmalılar üzerine şekillendirdiği bir albüm oluşmuştur.

Bu albümün dikkat çekici özelliği ise yarım asıra yaklaşan bir zaman diliminin ardından ülkemizin son 6 yıldır en tanıdık melodilerinden birisi olan Cendere'nin müzik sahnesindeki ilk modern versiyonlarından birini içermesidir. (Bu konu ile ilgili daha detaylı bir yazı için aşağıda yazılı olan adresi ziyaret ediniz)


Filmin ana temasını için
buraya tıklayınız.

Morricone ve Kurtlar Vadisi üzerine 3 yıl önce film müzikleri koleksiyoncusu sayfamda yazmış olduğum yazı için buraya tıklayınız.

Yazan: Gökay GELGEÇ - Yojimbooo